Diyabetle yaşamın altın kuralları

15 Nisan 2013

Nilüfer Kent Konseyi Uludağ Çalışma Grubu’nun düzenlediği “Diyabetle Yaşam” konulu seminerde konuşan Prof. Dr. Şazi İmamoğlu, bu hastalığa rağmen sağlıklı bir yaşam sürmenin altın kurallarını Nilüferlilerle paylaştı.

Uludağ Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şazi İmamoğlu, Nilüfer Kent Konseyi Uludağ Çalışma Grubu’nun düzenlediği “Diyabetle Yaşam” konulu seminerde, diyabet hastalığını enine boyuna anlattı. Prof. Dr. Şazi İmamoğlu diyabetle yaşamanın altın kuralları olduğunu ifade ederek “Bu hastalıkla yaşam boyunca hep birlikte olacağız. Diyabet hastalığı, ortaya çıktığı takdirde geri dönüşü olmayan bir hastalıktır. Diyabetik bir hastanın kan şekerinden tansiyonuna kadar her şeyi yolunda gidebilir ama mutlaka diyabetinin olduğunu düşünmesi gerekiyor” dedi. İmamoğlu, diyabetik hastaların düzenli ve dikkatli beslenmelerine dikkat etmeleri, günlük aktivite ve egzersizlerini yapmaları ve ilaçları hekimlerinin belirttiği saatlede düzenli olarak kullanmaları halinde diyabetle sağlıklı bir şekilde yaşam sürdürebileceklerini söyledi.

Diyabetik hastaların ilaçlarını düzensiz kullanmaları halinde tedavinin sonuçsuz kalacağını belirten İmamoğlu, her ilacın belirli etki süresinin ve besinlerle karışma durumları olduğunu söyleyerek uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Şazi İmamoğlu, diyetisyenler tarafından verilen diyetin uygulanmaması durumunda da ilaçların hiç bir etkisinin olmayacağının mutlaka bilinmesi gerektiğini vurgulayarak, hastaların ilaç tedavisini kulaktan dolma bilgilerle kesinlikle bırakmamasını istedi.
Diyabet tedavisinde insülinin önemini vurgulayan Şazi İmamoğlu, insülinin anibiyotikten sonra ikinci mucize ilaç olduğunu söyledi. Hastaların pankreasında yaşanan sorun nedeniyle üretilemeyen insülinin oral ya da cilt altına enjekte edilmesiyle tedaviye olanak sağlandığını ifade eden Prof. Dr. İmamoğlu, bu konuda biraz ürkek davranıldığını belirtti. Prof. Dr. İmamoğlu, insülini aslında aynı gözlük gibi, olmayanı yerine koyma tedavisi olarak gördüğünü ifade etti. Haplarla ya da enjekte edilerek uygulanan insülin tedavisinin arasındaki farklardan da bahseden İmamoğlu, ağızdan kullanılan hapın hastanın vücudunda var olan insülini açığa çıkarttığını anlattı. Enjekte edilerek uygulanan insülin tedavisinin hastanın vücudunda artık insülini üretemez duruma geldiği hallerde kullanıldığını belirten Prof. Dr. İmamoğlu, diyabet tanısında da sabah açlık kan şekeri ölçmenin yeterli olacağını kaydetti. Prof. Dr. Şazi İmamoğlu, değerlerin 126 mg ve daha yüksek çıkması halinde başka bir test yapmaya gerek olmadığını ifade etti. Diyabetin tedavi edilmemesi durumunda ciddi sıkıntılara neden olabileceğini vurgulayan Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. Şazi İmamoğlu, hastalarda uzun dönemde göz bozuklukları, katarak, retinopoti, körlük, böbrek yetmezliği ve ayakta karıncalanmaların yanı sıra zaman zaman da hastanın vücudunda iyileşmeyen yaralar ya da ileri dönemde felç ve koma durumlarının görülebildiğini söyledi. Her hastalıkta olduğu gibi erken teşhisin önemini vurgulayan Şazi İmamoğlu, diyabetin erken belirtileri olarak; çok sık idrar yapma, aşırı su tüketimi, çok fazla yemek yeme fakat bütün bunlara rağmen kilo kaybetmeyi sıraladı.  Bunların yanı sıra halsizlik, kuvvetsizlik, çabuk yorulma gibi belirtilerin de olabileceğini ifade eden İmamoğlu, hiçbir belirti olmadığı durumların da yaşanabileceğini belirtti.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde diyabet hastalığının hızla arttığını söyleyen İmamoğlu, dünyada 90’lı yılların başında 75 milyon diyabet hastası varken bu rakamın 2010 yılında 250 milyona ulaştığını ve yapılan çalışmalar sonucun 2025 yılına gelindiğinde insülin tedavisi gören hasta sayısının 300-350 milyona ulaşacağını kaydetti.

Mail listesine üye olun

Kaydınız alınmıştır.